Kadın istihdamının tarihsel sürecine değindiğim yazı dizimde bu hafta Sanayi Devrimi ve
Sanayi Devrimi’ nin kadın istihdamını ne şekilde etkilediğinden bahsedeceğim.
Sanayi Devrimi, beraberinde kadınların ücret karşılığında işçi statüsünde çalışmaya
başlamasını getirir. Devrim, aile reisi erkeğin ekonomik yetersizliğiyle kadının bu emek
yoğun dönemde üretime katılmasına sebebiyet verir. Sanayi Devrimi’ nde kadın emeğinin
kullanılmasının bir başka sebebi de yeni teknik gelişmelerdir. Erkeğin fiziksel üstünlüğü
makinalar karşısında yetersiz kalır, bu da kadın emeğini makinalarla buluşturur.
Devrim, kadın emeğini tekrar değerlendirse de, kapitalist sistemin kadının üzerine vefasızca
oyunlar oynayarak uzun zaman dilimlerinde düşük ücretlerle çalıştırılmasına engel olamaz.
Bu durum, sistemin kâr mantığıyla işlemesiyle açıklanır.
Sanayi Devrimi’ nde kapitalist sermaye, insan ihtiyaçlarını karşılamak için üretmek üzerine değil; “artı değer” elde etmek için üretime hizmet eder. Bilindiği gibi, kapitalist üretim, değişim değeri üreten meta üretimi yoluyla kârı gerçekleştirir. Bu gerçekleşmede üretim ile dolaşım ve tüketim aşamaları birbiriyle bağlantılı biçimde toplumsal ilişkileri belirler. Bir başka ifadeyle sermaye, emek gücünü satın aldığı işçinin üretimini maksimize etmeye odaklanır; bu da sermayenin temel amacının emeğin yarattığı değerin giderek daha büyük bir kısmına sahip olmak istemesiyle açıklanabilir.
Bilindiği gibi, sermayede “artı değer” üç yolla arttırılabilir:
•Çalışma sürelerindeki artış (mutlak artı değer)
•Aynı sürede yapılan işin yoğunlaştırılması (nisbi artı değer)
•Her iki yolun beraber kullanılması (mutlak ve nisbi artı değer)
Sonuç olarak sermaye; esnekleşerek iş süreçlerini enformel olarak ve yasal mevzuatın
uygulanmadığı bölgelere yayarak, çalışma sürelerini yoğunlaştırırak mutlak artı
değeri artırmayı başarır. Ancak bu, artı nisbi değeri yani verimliliği beklenen düzeyde
artıramadığından cansız emeğin önemi, bir başka ifadeyle makineleşme önem kazanır. Bu
değişim, Hacer Ansal’ın ilettiği gibi “Teknoloji, kapitalist üretim tarzında sürekli olarak daha
fazla artık üretmek, verimliliği ve kârlılığı artırmak arayışı içerisindeki sermayenin çıkarlarının
damgasını taşır.” (Ansal ve Satılgan, 1994, s: 33)
Bütün bu gelişmeler karşısında kadınlar, Sanayi Devrimi ile birlikte emek arz eden bireyler
olarak yeni bir kimlik kazanır. Kadın, “ucuz emek” olarak kabul gördüğünden sermayenin
tekstil ve dokuma gibi iş kollarında istihdam edilir, diğer bir yandan emeklerinin karşılığını
alamadığı için sendikalarla mücadele eder durumdadır. Kadın emeğinin geçtiği bu tarihsel
süreçte kadının kazandığı toplumsal konum, işçi sınıfı içerisinde ayrı bir toplumsal bilinç ve
örgütlenmeyi beraberinde getirir. (Tekeli, 1982, s: 92)
Kadının istihdamında önemli rol oynayan Sanayi Devrimi’ ni I. Dünya Savaşı izler. Bu
dönemde kadınlar; fabrika işçisi, memurluk, hemşirelik ve öğretmenlik gibi alanların dışında
da çalışma imkanı bulur. Tramvay ve taksi şoförlüğü, sayaç okumacılığı gibi işlerle kadın;
1914 – 1918 yıllarında, o döneme kadar girdikleri geleneksel sektörlerden çıkar ve erkeklerin
hakim olduğu sektörlerde istihdam edilir. 1921 – 1931‘li yıllarda ise kadın emeği, savaş
sonrasında ülkelerin geçtikleri ekonomik buhrandan en çok etkilenen kesimdir ve buna
müteakip o yıllarda kadın, artık ticaretin de içindedir.
I. Dünya Savaşı sonrasında kadın emeğinin baltalanması için sosyal önlemler
alınır. Bunlardan ilki 1929’da, ABD’ de yaşayan evli kadınların çalışma olanağından
yoksun bırakılması için bir kampanya başlatılması ve o dönemin siyasi çevrelerince
desteklenmesidir. Bir başka örnek İngiltereden gelir. Savaş sonrasındaki kısıtlı iş olanakları
nedeniyle o yıllarda sadece bekar kadınların çalışması olanaklıdır. Kadın emeğinin üzerine
oynanan oyunların süregelişi II. Dünya Savaşıyla bir nebze hafifler ve kadın, tekrar iş
piyasasına çağırılır. (Special Report, 1989, s: 119)
Son tahlilde, kadın emeğinin toplum emek gücündeki oranı, erkek egemen sistemin başladığı günden bugüne, sitemin çıkarları yönünde işler. Bu süreçte kadın istihdam oranları giderek artmasına rağmen, kadın emeği; sömürülen, eşitsiz ve dışlanır durumunu korur.
Kadın istihdamının dünya genelinde tarihsel sürecini irdeleyen yazı dizimin okuduğunuz
bu son bölümünün ardından, sonraki haftalarda günümüz kadınlarının dünya, Avrupa ve
Türkiye’deki istihdam durumlarını karşılaştıracağım.
Takipte kalmanız dilekleri ve sevgilerimle.
Evrim Gözener