“Eğitim şart” derler... İşte ben de orada bir durun! derim...
Geçenlerde bir arkadaş sohbetinde şahit olduğum diyaloğu aktarmadan geçemeyeceğim. Adam, birçok insanın hayal edemeyeceği “prestij”li birkaç okulun yine hayal edilemeyecek nadide bölümlerinden mezun. Ortak bir kadın tanıdıktan bahsederken, kadını yine başka bir ortamdaki erkek arkadaşıyla tanıştırdığını ve erkek arkadaşına “ 'dul'dur, e ne yapacağını sen düşün” dediğini gülerek aktardı. İrkildim.
Kültür mozağinin sindirilmesi, göç frekansı yüksek kentlerin en büyük sorunudur. “Yaşasın, göç ettim kentli oldum” diyenlerin her nereye göçerlerse göçsünler hücrelerine işlenmiş oryantasyon kültürünü evirmeleri ikinci ya da üçüncü kuşakta dahi ancak yukarıda bahsedilen örnek kadar olabilir.
Kahramanımız Buse’nin yaşadıkları ya da O’na yaşatılanlar da iş yerlerinde birçok kadının maruz bırakıldığı cinsel istismarın en kült örneklerindendir.
Bundan önceki bölümleri okuyanlar hatırlarlar; Buse, iletişim fakültesi mezunu olan bir gazetecidir ve yalnız bir anne olarak kent kültürünün içinde hepimiz gibi yaşam mücadelesi verir. Çalışmak zorundadır. Tüm bu etmenlerin farkında olan Müdürü tarafından cinsel içerikli pskolojik istismara maruz kalır. Müdür Bey taleplerinin karşılığını alamayınca Buse’ye iş arkadaşıyla ilişkisi olduğu mesajını ileten bir tirad çeker. Derdi, “dul” olan kadını yıldırmaktır.
Buse’nin fakülteden tanıdığı ve aynı iş yerinde çalıştığı arkadaşı Serdar’la ilişkisi olduğu iddiasına verdiği cevap, müdürünün kapısını hızlıca kapatıp çıkarak olur.
Olayın ardından saatlerce düşünen Buse istifa etmekle kalıp direnmek arasında bir karar vermek zorundadır. İstifa etmek risktir. Bakmak zorunda olduğu bir bebeği vardır üstelik, ayrılması Serdar’la ilişkisi olduğu iddialarını da pekiştirebilir.
Buse, senelerini verdiği gazetede çalışmaya devam etme kararı alır.
Ertesi ve devam eden günlerde Serdar’la mümkün oldukça yan yana gelmemeye çalışır. Senelerdir tanıdığı bırakınız erkekleri, kadın iş arkadaşlarının dahi tavırları değişir. İlk olarak evli olan ve ofis dışında da görüştüğü kadın arkadaşları aile birliklerini tehlikeye atmamak için Buse’yle ilişkilerine “mesafe” koyar; sonra da erkek arkadaşları destek olmayla özel ilişki kurma arasındaki frekanslarda konuşmalar yapar.
Buse, bebeğinin babası olan Erdem’le evliliğine onursuz devam etmektense ayrılmayı seçtiği için hiçbir zaman pişman olmazken, toplumu yönlendirebilen “eğitimli” basın mensuplarının içinde yaşadığı bu “dul kadın, bekar anne” açmazını içine sindiremez..
Sonuç çok açıktır; erkekler boşanmış kadınları “potansiyel metres” gözüyle görürken kadınlar, “ilişkimi sınırlı tutmalıyım, eşimi veya erkek arkadaşımı elimden alabilir” düşüncesindedir.
Hal buyken, Müdürümüz Turan Bey, Buse’nin iş yükünü artırdıkça artırır. Derdi, üstlerine tazminat ödetmek zorunda kalmadan Buse’nin istifa dilekçesini imzalamaktır.
Bütün bu olanlar ve hayat mücadelesiyle baş etmeye çalışan Buse çaresiz olmadığını düşünerek işini yapmaya devam eder.
Kahramanımız, muhabirlik yanında ofis işleriyle de ilgilenir. Gazetenin yayın hazırlığındaki mizanpaj düzenlemeleri, ilan ve reklam görüşmelerinden de O sorumludur.
Bir gün Müdür Turan Bey yanında İletişim Fakültesinde Doktora yapan bir öğrenci getirerek “Buse Hanım, Hakan Bey gazetemiz hakkında bir bilimsel yayın hazırlamaktadır. Bir süre gerek ofiste gerekse dışarıdaki işleri takip edecek. Lütfen kendisine yardımcı olun” der.
Buse ise, Hakan’a aşık olacağından habersiz adamcağızın yüzüne bile bakmadan “olur” şeklinde cevap verir.
Devam edecek...
İnsan Kaynakları konusunda sormak istediklerinizi http://www.hayatadokun.net/?page_id=6 sayfasından iletebilir, uzmanımızdan ücretsiz kişisel danışmanlık hizmeti alabilirisiniz. Bildiğiniz gibi, Hayata Dokun ilke kararları gereğince kimlik bilgileriniz III. kişi ve kurumlarla paylaşılmayacaktır.