Yoğun bir sorun olarak yaşanılan mobbing kavramı kadınların iş hayatında yaşadıkları öncelikli sorunlar arasındadır.
İngilizce olan “mobbing” sözcüğü, “mob” kökünden gelir ve “aşırı şiddetle alakalı ve yasaya uygun olmayan kalabalık” anlamına gelir. Sözcük, Latince “kararsız kalabalık” anlamına gelen “mobile vulgus”tan türemiş ve günümüze “mobbing” olarak “çevresini kuşatma, topluca saldırma ya da sıkıntı verme” olarak evrilir. (Çalışkan, 2012: 35)
İşletmelerde psikolojik şiddet olarak kullanılan mobbing kavramına yabancı literatürde alternatif kelimeler de kullanılır. Bunlar, “bullying”, harresment”, ve “victimization”dır. (Aydın ve Özkul, 2007: 171)
Mobbing, özellikle son yıllarda iş hayatında kullanılmaya başlanan bir kavramdır ve henüz Türkçe bir karşılığı olmadığından Türkçe literatürde bir terminoloji sorunu yaşar. Bu nedenle uzmanlar, ‘mobbing’in Türkçe karşılığını ‘işyerinde psikolojik taciz’, ‘işyerinde duygusal taciz’, ‘işyerinde psikolojik terör’, ‘yıldırma’, ‘işyerinde duygusal şiddet’, ‘işyerinde zorbalık’, ‘işyerinde manevi taciz’, ‘işyerinde moral taciz’, ‘işyerinde yıldırmaya yönelik psikolojilk saldırı’ gibi tanımlarla açıklarlar. (İlhan, 2010: 1177)
Mobbing kavramı birçok bilim insanınca tanımlandırılsa da Heinz Leymann’ın ‘bir veya birkaç kişi tarafından diğer kişi veya kişilere yönelik sistematik olarak veya düşmanca ve ahlak dışı uygulamalarla ortaya çıkan psikolojik şiddet veya psiko-terör’ tanımı oldukça yerindedir. (Kırel, 2007: 318) Mobbing tanımlarındaki bir diğer parametre ise, şiddet tanımı yanında, şiddetin süresi ve sıklığıdır.
Bir davranışın mobbing olarak kabul edilmesi için; birey, en az haftada bir defa ve altı ay boyunca süregelen bir psikolojik şiddete maruz kalmalıdır. Bir başka ifadeyle, bir davranışın mobbing olarak kabul edilebilmesi için;
Taraflar arasında mutlak bir güç dengesizliği
Olumsuz bir davranışın varlığı
Hedef alınan kişi tarafından davranışların olumsuz olarak algılanması
Olumsuz davranışların sürekliliği ve sıklığı
Davranışın, uygulandığı kişi üzerinde olumsuz etkilerinin olması
gibi etmenlerinin bir arada olması gerekir. (Aydın ve Özkul, 2007: 172-173)
1998 yılında ABD’de yapılan bir mobbing araştırmasın göre, örgütlerde yoğunlukla kullanılan on mobbing davranışı ise şöyledir (Cemaloğlu, 2007: 120);
Yapılan yanlışlardan sorumlu tutulma
Mantıksız görevlerin verilmesi
Yeteneğin eleştirilmesi
Birbiriyle çelişkili kurallara itaat ettirilmesi
Görevin kaybettirileceğine ilişkin tehtitler
Küçük düşürülme ve hakarete uğrama
Başarının olduğundan az gösterilmesi
İşten çıkarılma (ayağın kaydırılması)
Bağırılması
Şerefin lekelenmesi
Görüldüğü gibi mobbing, işletmelerde bir istihdam sorunu olarak addedilen ve cinsiyetten bağımsız olarak uygulanan bir kavramdır.
Bu kavrama ilişkin olarak, kadının her alanda ikinci plana atıldığı ve çoğu zaman aile hayatının gerek ve sorunmluluklarından dolayı iş hayatında engellendiğini göz önünde bulundurursak, mobbinge en çok kadınların maruz bırakıldığını söylememiz mümkündür.
Kadın, sadece cinsiyetinden dolayı bile toplumsal her alanda baskılanır ve kısıtlanır. Buna bağlı olarak da kadın, yaşamın devamlılığını ve düzenini sağlayan vazgeçilmez unsur olarak görülse de, ‘erkeksel’, bir başka ifadeyle ‘para kazanılan’ bir platformda ikincil davranışlara tabi tutulması şaşırtıcı değildir. Başta psikolojik ve cinsel taciz olmak üzere kadınlar, hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da cinsel obje ve aklı eksik tabirleriyle algılanırlar.
Kadının iş hayatındaki tarihsel sürecinden bahsederken, konuya oryantasyon ailemizden öğrendiğimiz, bir başka ifadeyle kültürel, sözlerden başlayan adeta bir kadersel hikaye olarak antropolojik atıflarla devam etmemek pek mümkün değil.
Kadının, hayatın içerisinde ikincil görüldüğü ‘oğlan oktur, her evde yoktur’, ‘kız evde olsa da elden sayılır’, “oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün” gibi bazı atasözlerimizde bile yer alan ikincilliği, hayatımızın önemli bir bölümünü kapsayan iş yaşamında da bilinçaltımızdan gerektiği şekilde yansır.
Kadınlar, hayatın her alanında kendileri ve çocukları için verdikleri yaşamsal mücadelelerini gerçekleştirmeyi başarmışlardır. Bu başarma, zorlandıkları alanlarda pratik çözümler üreterek karşımıza çıkar. İşte, kadının bu çözümselliği sorun yaşadığı ve dengelerinin altüst olduğu iş hayatında da alternatif iş yöntemleri üretmesine sebebiyet verir. İşte bu nedenle, bir sonraki hafta “cam tevan sendromu: glass ceiling”i ele alacak ve takip eden yazılaımda ise sizlere alternatif iş yöntemlerini açıklayacağım.
Farkında olmanız ve takipte takipte kalmanız dilekleriyle.
Sevgiler.
Evrim Gözener