Kimbilir belki saçlısındır, belki de dişli derken minicik ellerin ne zaman büyüdü oğul? diyeceğim günleri beklerken babanla ilmek ilmek ördüğümüz hayatında nelerle karşılaşacaksın, nasıl mutluluklar, sevinçler, hüzünler bekliyor seni bilmeden büyüyorsun.
Bil ki, hayat bizlere verilmiş bir lütufsa; sen, bu lütufun en güzel hediyesisin.
Kucağıma aldığım ilk günden bu yana nasıl geçiyor günler bilmeden, anlamadan; büyüyüp koca bir delikanlı olmanı beklemek, emek vermek, sabırsızlanmak, hayal kurmak, endişelenmek; öncesinde hiç bilmediğim o tutkunla, aşkınla sevmek… Sınırsızca sevmek duygusu annene verilmiş en kutsal hismiş meğerse.
Başka hiçbir duyguya benzemeyen, nefes almanla, varlığınla, bir gülüşünle dünyaları bize bahşetmenden öte bir yaşama sebebimiz olmadı, olmayacak.
Kadın, bir de senin annense canım yavrum, doğduğundan bugüne kadar hep duyduğun ‘hayata dokun’manın doruklarına ulaşır, başka hiçbir bir şey yapmasına gerek yoktur. Seninle geçen her gün başka bir kutsal armağandır bize.
İşte bu duygular içinde geçerken yıllar yeganem, kalbimin her atışında umutla beklediğim günler gelir de bir İstanbul Beyefendisi olduğunu gördüğümde sana söyleyeceklerimi olur da günüm yetmez, olur da yorulur gidersem düşüncesiyle yazmak arzusundayım.
Sana yol göstermek değil derdim kuzum, kendi yolunu çizmeye muktedir kaderine kısa ve küçük notlar iliştirmektir niyetim. Bilemeyebilir, anlamayabilirisin. Tecrübe başka bir şey, yaşadıkça bilirsin geldiğin ve gideceğin yeri, hayatın en gerçek kuralı bu.
Aklına hayranlığıma mütevellit; o güzel aklını, çevrendeki herkes için iyilik ve güzelliklerle dolu kullanmanı diliyorum. Duygularınla yaşamanın hayatın yegane gerçekliği olduğunu bilmeni arzu ediyorum.
Herkese kısmet olmayan sevinçlerin, kimsenin bilmediği üzüntülerin, kalp kırıklıkların olacak elbet. Birilerini sen, birileri seni unutacak amma ve lakin gün gelecek kalbini, aklını, hayatını vereceğin, hayatına dokunan kadınla karşılaşacaksın, O’na tutunacak O’ndan ziyade düşüncen olmayacak. İşte, bu herkesin bulamadığı şansı bulduğunda O’na sımsıkı tutunmanı, sevmeni ve hiç bırakmamanı umut ediyorum.
Bunları yaşarken benim yakışlıklı oğlum, senin kimsenin kalbini bilerek ve isteyerek kırmayacağını, tutamayacağın sözler vermeyeceğini, kimseyi yarı yolda bırakmayacağını, hiçbir kadının ‘ah’ını almayacağını, kendini olduğundan başka göstermeyeceğini biliyorum. Çünkü; aşkın gerçekliğinin, babanın olduğu gibi, senin o kehribar gözlerinde, gülüşündeki gizli gamzelerinde saklı olduğunu bana hissettirdiğin gibi, O’nun hücrelerine de bir dantel gibi işleyeceğini tahmin edebiliyorum.
Hep söylüyorum; senin için en güçlü hissettiğim duygu, mutlu olman. Tahtının yapılacağının lakin kaderin ve bahtın elimizde olmadığını ikimiz de biliyoruz birtanecik yavrum. Şansının belirlenemese de, seçimlerinle bir nebze de olsa elinde olduğunu bilmeni isterim. Seçimlerinin seni hayatın boyunca üzmeyeceği sağlık dolu yıllarının olmasını diliyorum.
Bir de baba olacağın gün var. Senin bize yaşattığın o eşsiz, karşılık ve tarifi olmayan duyguyu yaşadığında hayatının bir başka insan için nasıl vakfedildiğini kavrayacak biraz daha büyüyeceksin. Bu aşkın ışığı, senin her gülüşünün bizim günümüzü aydınlattığından daha parlak olacak bizler için de. Her zaman, her koşul ve şartta olduğu gibi, yine yanınızda olacağız.
Nerede olursan, ne yapıyorsan yap hep seninle olacağız.
Sağlık ve mutluluk dolu, dostlar biriktirdiğin bir ömür dilekleri ve sevgilerimle.
Annen.
Evrim Gözener Alkan