Bu ilk yazım, o yüzden genel bir yazı olacak. Biraz benden, biraz hangi meselenin neresinde durduğumdan bahsedecek. "Merhaba, ben buyum." yazısı işte. Ama sonradan sertleşebilir yazılar, evcilleşebilir de. Ben de görmüş olacağım.
Mesela ben biraz biraz evcilleştiğimi hissediyorum bazı konularda. Şöyle başlayalım, cinsel kimlik meselesi... “Öf be yeter!” dediğinizi duyar gibiyim. Aslında hiç konuşmaya gerek olmamasını isterdim bazı konuların. Keşke hiç STK MTK olmasa, gerek kalmasa, biz de gitsek bir şeyler içsek, geyik yapsak, gergedan yapsak, dans etsek, “Ben kendimi yalnızca dansımla ifade ediyoruuum.” desem ben bir yerlerde çıkıp ki bizim kuşak yine iyi, 60' lar, 70'ler de diyebilirdi “Ya ne eylemi, zartı zurtu, dağılalım gitsin!”
İdealist olmakla mı ilgili konu acaba? Kafandaki "idea"lar bir ideal oluşturuyor. Sen çözüyorsun kafanda, "Tamam ya işte toplumlar böyle olmalı, böyle yaşamalıyız, buldum işte!" diyorsun. Kendini de o topluma yerleştiriyorsun, mükemmelsin. Hop, sonra sokağa çıkıyorsun, e kimsenin haberi yok bu kurduğun sistemden! “E, ben düşündüm o kadar, ‘düş toplum’umdaki gibi davranıyorum; sen niye böylesin ki şimdi?”
Mikrodan başlamalı her şey. Hep düşünürüm ayrıntıların çok önemli olduğunu, topyekun bir değişim her şeyiyle olur. Çoğu dans tekniğinde de böyledir, kafanı çevirdiğin için omzun döner, poponu sıktığın için bacakların döner ve 1.pozisyon denilen pozisyonu yapabilirsin, baş, omuz, sırt, popo, bacaklar... Hepsi birbirine göredir. Çünkü temelde bir omurga vardır. O temel omurgayı oturttuğunda aslında tüm uzantılar ve davranmalar da kendiliğinden gelir. Dolayısıyla şiddet karşıtı olup "bilmem nerene koyarım" ı söylemek, omurga sola dönerken, başın kendini sıkıştıracak biçimde sağa dönmesidir. Belki idealist bir aileden gelmem nedeniyle, benim de zihnim korkunç biçimde öyle çalışıyor. Ama benimki uç noktada bence, yavaş yavaş kırmaya çalışıyorum, bu da dediğim gibi evcilleşmiş hissetmeme yol açıyor. Benim hikayem ideal biri olmak, ideal çocuk, ideal cinsel partner, ideal öğrenci, ideal öğretmen olmaya çalışmamla başlıyor. Şu anda da ideal bir yazı yazmaya çalışıyorum.
Tahmin edersiniz ki ideal bir cinsel partner olmaya çalışan birinin patlaması ve başkaldırışı da o kadar radikal olur. Çünkü etrafta neler döndüğünü, neler beklendiğini, üzerine giymek üzere ayrıntılarıyla gözlemlemiş, öğrenmiş ve "hakkını vererek" yaşamış biridir. O yüzden topyekun davranışlar içindedir. 10 sene önce daha çekici bir insan evladı olmak için sadece karpuzla beslenirken şimdi 1 yıldır bacak tüylerini almaz mesela. "Aman canım, abartmışsın sen de!" dediğinizi duyar gibiyim. Yok, abartmadım canım, bir tanem, güzelim. Bir gün erkek arkadaşıma baktım, bir de bana baktım, "N'oluyor be!" dedim içimden, "Ben, tüy kıl, aman bir tane bile kalmasın cart curt, gizli saklı davranırken- kadın olmanın ilk şartı-SAKLA!- onun neden öyle bir derdi yok?" Bu kadar basit… Bunu kitaplardan okuyarak yapmadım. Kimse söylemedi, kimseden duymadım. Korkmuyorum da sosyalliğimin falan bozulmasından. Öyle oluyorsa sosyallik, olmasın, gerçekten olmasın.
Hayatta kendime güveneceğim başka şey mi kalmadı? Kıla tüye mi kaldık, bu mudur durum? Hem vakit harcayacağım, hem para, hem acı çekeceğim, üstüne bir de utanacağım... Yok ya! "Ama kadınla erkek farklıdır, bunlar güzel farklar…" dendiğinde sinir oluyorum.(Sinir olmak, nasıl yumuşattım ama) Tek farkı ben sana söyleyeyim, genital bölge ki, bu da yüzde 5'lik bir fark. Bunun öyle abartıldığı kadar kişisel uzantıları yok. Kültürü sen uydurdun, al, bu da benim uydurduğum kültür! Ben de kendi kültürümü uyduruyorum, haydi bakalım!
Bu arada bundan sonra kadın-erkek demeyeceğim "female-male". Ona bile gerek yok bence ya, neyse.
Pınar Özer