Bir önceki yazımın sonunda kısaca değindiğim iletişim konusuna anlaşılır bir dille, biraz daha yer vermem gerektiğini düşünmekteyim. Zira insan olarak varlığımızı devam ettirdiğimiz ve psikolojik olarak sağlıklı bir şekilde hayatımızı sürdürmeyi istediğimiz sürece iletişimden vazgeçmemiz imkânsızdır.
İletişim; genel olarak, duygu ve düşüncelerin insanlar arasında karşılıklı olarak birbirlerine aktarılması olarak tanımlanabilir. Farkında olarak veya olmayarak her anımızda çevremizle etkileşim halindeyiz. İnsanlar duygu ve düşüncelerini, arzu ve isteklerini sözel ve sözel olmayan çeşitli şekillerde birbirlerine iletirler. Bu şekilde bir anlaşma ortamı oluşur.
Evlenmeden önce ve evlendikten sonra kuracağımız sağlıklı iletişim ortamı sağlıklı bir aile ortamının kurulup devamı için, evliliği sürdüremeyip boşanmaya karar verdiğimizde de bu olumsuz süreci en az hasarla atlatabilmek için iletişim vazgeçilmezdir.
2010 yılı birinci dönem (Ocak, Şubat, Mart) Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 96.841 çift evlenmiş ve 30.773 çift boşanmıştır[I]. Bunlardan %40,4’ünün evliliklerinin ilk 5 yılı içerisinde olduğu bilinmektedir.
Bu insanların büyük çoğunluğunun sağlıklı bir iletişim ortamına sahip olamadıkları için yollarına tek başlarına devam etme kararı aldıklarını söylemek yanlış olmasa gerek. Evli çiftlerde dâhil insanların sağlıklı iletişimden bekledikleri anlaşılmaktır, anlaşılmak için ise önce dinleme eylemini gerçekleştirmek gerekmektedir. Maalesef birçoğumuz bu en basit eylemi bile gerçekleştiremiyoruz; neden mi?
Dinlemiyoruz çünkü önyargılıyız
Dinlemiyoruz çünkü daha çok bildiğimizi düşünüyoruz
Dinlemiyoruz çünkü saygı duymuyoruz
Dinlemiyoruz çünkü hiç durmadan konuşuyoruz
……………………………………………………….
Dinlemiyoruz, beklide dinlemesini bilmiyoruz. Nasıl daha iyi dinleriz? En yalın haliyle; karşımızdaki kişinin sözlü ve sözsüz olarak bize aktardıklarını anlamaya çalışmak ve anlamaya çalışma gayretimizi karşımızdaki kişiye hissettirmek en etkili yoldur. Bu en etkili yolda ilerleyebilmek adına en etkili yöntem de “empati” dir. Zira ne zaman kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koyup olaylara onun penceresinden bakmayı becerebilirsek o zaman anlama ve anlaşılma adına büyük bir adım atmış oluruz.
Ortalama 3 çiftten 1 tanesinin boşandığı bir ortamda “sen” ve “ben” olmaktan “biz” olmaya doğru atılacak her adım psikolojik anlamda sağlıklı ilişkilerin anahtarı olacak ve o anahtarla birçok kapı açılacaktır.
Unutmayalım etkili iletişim öğrenme sonucu oluşur. Bu eyleme istekli başlamak ve kendimizi geliştirmek adına çaba sarf etmek iletişim yeteneğimizin çıtasını yükselterek önce kendimizle sonrada etrafımızdakilerle sağlıklı ilişkiler kurmamıza yardımcı olacaktır.
Bizler de sizleri dinlemeye hazırız. Her zaman olduğu gibi aile içi iletişim ve diğer konularda bizlere http://www.hayatadokun.net/?page_id=6 sayfasındaki iletişim bölümümüzden ulaştırabilirsiniz.
Saygılarımla.
Fatih Arıca