Çoğumuzun internette denk geldiğini düşündüğüm bir liste var. Dünyanın çeşitli ülkelerinde, bazı garip gelenekler ve tuhaf yasalar görülmekte. Ben de bunlardan birkaçını belirtip naçizane analizlerle bezenmiş bir yazıya dönüştürdüm. Amacım ne, bilmiyorum. Ama seçkiyi yaparken, hangi kriteri göz önünde bulundurduysam, yazının ana fikri onu içerecek haliyle.
İlk haberimiz Laos’tan… Laos’ta kadınların cinsel yönden en cezp edici yerlerinin ayakları olduğu düşünülüyor. O yüzden kadınların ayaklarını göstermesi yasak… Dünya’nın her yerinde kadınların hedefte olması, erkeğin kendine hâkim olması değil de kadının tahrik etmemesi gerekliliğinin önemsenmesi toplumsal bir yara… Genetik bir mirasla babadan oğla geçmiş, öğrenilmiş ve psikolojiye nüfuz etmiş…
Hindistan’ın bazı bölgelerinde evlere gündeliğe giden kadın, evin genç erkeğinin cinsel ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda… Hedefte yine kadın var. Seks objesi… Ve her yanı sömürülen kadın…
Sıradaki gelenek de biraz seçki kriterimin dışında… Kolombiya’da evli çiftler gerdek gecelerini gelinin annesinin seyirciliğinde gerçekleştiriyorlarmış. Ah be teyzem, bazı şeyleri daha önceden öğretecektin. (Durun, durun cıvıtmıyorum, tamam!)
Güney Afrika’nın bazı bölgelerinde poligami geleneği hâkim… Tabii ki erkeğin çok sayıda kadınla evlenmesi mümkün kılınmış. Ne kadar eşi varsa, o kadar makbul görülüyor erkek. Ve güçlü sayılıyor. Erkeğin tanrılaştırılması, kadının efendisi sayılmasıdır bu biliyoruz ki. Erkek çocuğun Müslüman toplumlarda da baş tacı olduğunu, bir dediği, iki edilmeden yetiştirildiğini biliyoruz. Uzak akrabalarım arasında Arap olduğundan, bunu çok iyi gözlemleme şansım oldu. İşte bu erkeğin baş tacı edilmesi, maalesef ki geri kalmış toplumların başında. Yani bir toplum ne kadar geriyse, erkek o kadar egemen…
Guam’da bakirelerin evlenmesi yasak… Evet, yanlış duymadınız. Bu sorunun çözümünü nasıl bulmuşlar peki? Bakireler, ilk ilişkilerine bu işi para karşılığı yapan erkeklerle girerek evliliğe hazırlanıyorlar. Tam tersi uygulamalar bizde de bir aralar çok yaşanırdı ya. Çocuğunun elinden tutup onu bir seks işçisinin ‘deneyimli’ ellerine bırakan babalar vardı ya hani bir zamanlar? Sanırım bu da seçki kriteri dışıydı. Ama olsun.
Tazmanya Adası’nda kadın, ölen kocasının kesilip kurutulan cinsel organını boynuna asmak zorunda. Belki de en çarpıcı olanı bu… Bir erkeğin sahipliğinin o erkeğin ölümünden sonra bile devam etmesi… Erkeklik organının kadının boynunda bir madalya gibi taşınması, erkeğin yüceliğini ve kadın için bir onur olduğunu gösteriyor.
Bu noktada “dul kadın” olmanın bizim toplumdaki algısına da değinmek lazım. “Dul” kavramı neden bu kadar cinsel çağrışım doğurur? Cinsel partner sitelerinden gelen spam iletilerde, neden ‘dul bayanlar’ ifadesi kırmızı büyük puntolarla yazılır? Bir de göndermeyin bana artık ‘dul kadın’ davetleri yahu… Neyse… Konuyu bağlayalım artık.
Tüm bu garip geleneklerde kadına yönelik algıyı görebiliyor musunuz? Bu algının geri kalmış ya da daha doğru bir ifadeyle geri bırakılmış ülkelerde, oranlara göre farklılık gösteren şiddetlerde ortaya çıkması mümkün…
Elbette ki bu yazıdaki amaç toplumları küçük görmek değil… Hem kadın Dünya’nın diğer toplumlarında nasıl algılanıyor, bir bakalım, hem de toplumların her değeri kayıtsız, şartsız kabul edilebilir mi, bir görelim istedim.